28 Kasım 2010 Pazar

LYDIA 'NIN PARFÜM ÇEKİLİŞİİİİİ



Hergün genelde en az bir , bazen birkaç tane post hazırlayarak, blogunu hiç bir zaman ihmal etmeyen, böylece her bilgisayar başına oturduğumda mutlaka sitesine uğradığım birkaç blogdan biri nasılgiysem.

Parfüm delisi biri olarak, en çok da parfüm yazılarına bayılıyorum, öyle güzel anlatıyor ki koklamış kadar oluyorum okuduğumda. Ben de tabi ki parfüm çekilişine kayıtsız kalamadım, çıkmaz demedim, şansımı deneyeyim dedim son günde :)

İyi şanslar :)))




21 Kasım 2010 Pazar

MUDO'NUN ETTİĞİ AYIP!

Geçen gün Mudo'da kendime ayakkabı bakıyorum. Denedim, beğendim alacağım fakat ayakkabının üzerindeki aksesuarına birşeyler olmuş, yapıştırıldığı yerden kalkmış, basit birşey aslında, muhtemelen reyonda, denene denene o hale gelmiştir. Ben de görevli kıza gösterip, aynı ayakkabının denenmemişi var mı, bunun şurası şeyolmuş falan diye sordum salak gibi.. 

Sormaz olaydım. Kız bir bana baktı bir ayakkabıya sonra aldı ayakkabıyı benden ve tüm mesai arkadaşlarını başına topladı. Abartısız 5-6 kişi ayakkabının başına toplandılar ( Bu arada bana arkalarını dönüp, uzaklaştılar, duymamayım aman!) Bildiğiniz komite topladılar yani. Yaklaşık 15 dakika kadar ayakkabının fiyonkunu benim bozup bozmadığım, ben bozduysam şimdi ne olacağı, bana yeni ayakkabı verilsin mi verilmesin mi bunu tartıştılar! Gerçekten de bunu yaptılar. Sonra komite kararı verdi ve dağıldı, görevli arkadaş da gelip, maalesef başka yok bu ayakkabıdan dedi, bir de zaten bozmuşsun ayakkabıyı bir de utanmadan bize gösteriyorsun, mahvettiğin ayakkabıyı al ve defol git bakışı attı. 

Aslında, zaten komitenin bana olan bakışlarından ve fısır fısır 15 dakikalık toplantılarından böyle bir sonuç çıkacağını hissetmiştim ama sırf merakımdan bekledim, acaba ne diyecekler diye. Sonuç umduğum gibi oldu. Tabi ben o ayakkabıyı alır mıyım? Aşkımdan ölsem almam.
Kızın eline tutuşturdum ayakkabıyı, buyrun siz giyin bunu dedim ve çıktım. Ayakkabıyı alırım diye düşünüyordu herhalde ki çok şaşırdı. Uzun süre mudo'ya gideceğimi sanmıyorum. Çok sinir oldum.


HER GÜZEL ŞEY BİTERMİŞ!

Yine geldik harika bir tatilin sonuna! Dünden aldı zaten beni stres, baş ağrısı. Yarın sabah yine 6 da kalkılacak, trafik sıkışıklığında sinir bozulacak, sonra ofiste insanların saçma sapan " ay canım canııım, tatilin nasıldıı?" sorularına kısa ve cevap gerektimeyecek cinsten cevaplar verilecek, beni bekleyen tonlarca işe gömülünecek. Off çok stres oldum yine.

Annemler kızıyor, biz sizin yaşınızdayken böyle sızlanmazdık, ne çabuk bıktınız çalışmaktan, çalışmak güzeldir diyorlar. Evet, çalışmak güzel ama sadece para kazanıp, kendi ayakların üzerinde durma kısmı! Yukarıda saydığım kısımlar değil. Çevremde, bir tane bile işinden memnun olan, ay ben çok severek çalışıyorum diyen arkadaşım yok. Çok iyi yerlerde çalışanlarda bile bir memnuniyetsizlik. Sizce neden? Ben bulamadım valla.

Önümüzde tatilsiz uzuuuun bir dönem var şimdi. Ben yatar.
 



7 Kasım 2010 Pazar

VALLAHİ DE YEDİM, OH AFİYET OLSUN BANA

Bu saatte, ekmek arası sucuk yenir mi yenmez mi tartışmayacağım! Yedim bile, oh! Bir daha olsa bir daha yerim.

Not: Sevgilim yanımda olsa ye koçum ye demeyi ihmal etmezdi :/

Bir de Küçük Sırlar dizisine bir iletim olacak, çok küçüksünüz, yazıktır bu yaşta bu kadar üzmeyin kendinizi, bi sakin olun, çocuk olun azcık! Ay bu ne biçim dizi ya!